76
HÜSNÜ GEÇER
KELEBEK
Rüzgârın dişi bir kelebeği üst kattaki odanızın penceresinden içeriye
attığını düşünelim. Dişi kelebek hemen gizli bir işaretle erkeğini haberdar
eder. Erkek kelebek ne kadar uzakta bulunursa bulunsun bu işareti alır ve
karşılığını verir. Siz bu iki kelebeği şaşırtmak için ne yapsanız sonuçsuz
kalır.
Bu küçük, güçsüz kelebeklerin arasında verici bir uydu mu, cep tele-
fonu gibi alıcı bir cihaz mı vardır veyahut dişisi kısa kanadıyla havada bir
hareketi meydana getiren de erkeği bu titreşimden sinyali alarak cevabını
verir veyahut kadir, kayyum Allah dostlarından bazı evliyaya keramet
vermiş. Hiçbir araç olmaksızın uzağı bilirler, uzaktan haberdar oldukları
gibi, kelebeklere de benzeri keramet bağışlamış. Aracılığıyla vasıta ol-
maksızın uzak mesafelerde yekdiğerinden haberdar olur. Zira birleşmeleri
ve yaşamları böyle bir bağışa, kuvvetli bir sezgiye muhtaçtır. Kadir Allah
dilediğini dilediğine lütuf eder. Buna hiçbir şey engel olamaz.
HAVANDA ANALIK ŞEFKATİ,
YAVRUDA SEZGİ KUVVETİ
Küçüklüğümde dağda, çayır ve bayırda davar otlatırdım. İlkbahar ay-
larında doğum olurdu. Bir keçi –mesela– yavru doğursaydı. Ara verme-
den yavrusunun üstündeki rahim kirini yalar, yer ve tertemiz ederdi. Öyle
olmasaydı çoban yavruyu kucaklayıp ağıla getiremezdi. Öyle olmasaydı
yavrunun üzerinde bulunan kir yavrunun hastalığına da sebep olabilirdi.
Yavru ayağa kalkar kalmaz anasının altına girerdi. Kendisine rızık
kapıları arardı. Ana da memelerini ona yanaştırırdı. Yavru memeyi alınca
anada huzur, dinlenme ve moral hissedilir derecede tebarüz ederdi.
İkindiye doğru yüzlerce mini kıdikleri sürünün içine bırakılsaydı, her
yavru anasının sesiyle anasına, her ana yavrusunun melemesiyle yavrusu-
na giderdi. Ne yavru başka anaya giderdi ne de ana başka yavruyu kabul
ederdi.
Bu tanışmayı, bu buluşmayı, bu sıcak atifeyi, bu sezgiyi ve bu yön-
lendirmeyi kadir-i kayyum Allah’tan başka kim verebilir, ne verebilir?