HAYVAN SEZGİSİ
Karababa gibi bir dağda çobanlık yapan kimse otun yararlısını da za-
rarlısını da pek iyi bilir. Hangi ot tatlıdır, hangisi acıdır, hangisi sütü
artırır, hangisi azaltır, hangisi uyuşturur, hangisi canlılık verir, hangisi
yaşam sağlar ve hangisi öldürür; bunları çok güzel tanır ve seçer.
Çünkü otlattığı hayvanın seçtiği bitkiyi de, uzak kaçtığı nebatı da gü-
zel bilir. Demek ki hayvanın da bir temyizi, bir ayırıcı sezgisi vardır. O
sezgiyle otun yararlısını zararlısından ayırır. Onunla yiyeceklerini binler-
ce otların içinden seçebilir. Onunla kurdu görünce sıçrar ve kaçar, köpeği
görünce yanaşır ve ısınır. Onunla soğukta yuvasına sığınır, sıcakta gölge-
ye çekilir.
Şimdi bu hayvan, bu keskin sezgisiyle Yaratan’ı tanımaz mı? Yaratan
tarafından kendisine verilen görevi yerine getirmez mi? Mırıldanmasıyla,
melemesiyle, ötüşüyle ve bakışıyla Yüce Allah’ı zikretmez mi? Kendisine
özgü yetenekleriyle Yüce Allah’ın azamet ve ululuğunu anlamaz mı?
Evet! Onlar idrak eder. Zikir ile fikir ile takdis ve tesbih ile uğraşır.
Fakat bu hâl anlayışı, gücümüzün kapsamında değildir. Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır: “
ﹺﺽﺭَﻷﺍ ﻲﻓ ﺎﻣﻭ ﺕﺍﻭﺎﻤﺴﻟﺍ ﻲﻓ ﺎﻣ ﻪﱠﻠﻟ ﺢّﹺﺒﺴﻳ
ﹺﻢﻴﻜﺤﹾﻟﺍ ﹺﺰﻳﹺﺰﻌﹾﻟﺍ ﹺﺱﻭﺪﹸﻘﹾﻟﺍ ﻚﻠﻤﹾﻟﺍ
Göklerde
olanlar ve yerde bulunanlar, hükümran, çok kutsal, güçlü ve Hakim olan
Allah’ı tesbih ederler.”
1
İnsanoğlu –insan bir yana– hayvanın bile mahiyetini, ne düşündüğü-
nü, ne hâlde olduğunu, ne zikir ve fikirle uğraştığını idrak etseydi belki
onu kesemezdi. Kanını akıtmazdı, avına çıkmazdı ve az da olsa zulmüne
bile yanaşmazdı. Uyanan kalp sahibi gibi bu fani hayattan tamamen göz
yumardı. Fakat Yüce Allah’ın insana verdiği cehalet ve gaflet ile hayatını
sürdürür. Demek ki cehalet ve gaflet de nimettir.
Evet! Yüce Allah’ın yarattıklarında sonsuz hikmet, tükenmeyen men-
faat ve büyük şifa vardır. Ama Hak, o hikmeti kime bildirir, bildirmekle
kimi erdirir, erdirmekle kimi has kulluğuna seçer ve seçtikten sonra kimi
makamında daim ve kaim kılar? Ancak bilgisi Allah’a özgüdür.
1
Cuma, 1.