KÜLLİYAT-I VUSTA
97
* “Vergiyi indirir.” Yani İsa (a.s.) ahir zamanda inince ilahi kanun
olan İslam hükümleriyle beşeriyetin idaresini yürütür. Mesela: Haç gibi
tapılması yasak olan her tağutu yok eder. Domuz gibi pis olan hayvan-
ların etinin yenmesini haram kılar, çok zararlı olduğundan öldürülmeleri-
ne koyulur. İnsanların omuzlarında ağır yük –beşeri sisteme dayalı ve sa-
dece dünya hayatına yönelik– olan vergiyi indirir. Yerine hem dünya hem
de ahirete yönelik zekât ve sadaka kurallarını takip eder. Onun devleti
güçlüyü değil, yoksulu ve düşkünü gözetir.
* “O zaman mal akar. Öyle ki hiç kimse onu kabul etmez.” Çünkü İsa
(a.s.)’ın gelişi ile bolluk ve bereket husule gelir. Art arda rahmet yağar.
Toprak rengârenk bitki çıkarır. Bitkiler çiçeklerle, yapraklarla süslenir.
Dallar çeşit çeşit olgun ve leziz meyveler taşır. Eti yenen hayvanlar semiz
hâle geldiklerinde, memeleri yaşam bağışlayan süt ile akar. Hülasa; âlem
huzur, bereket, merhamet, esenlik, afiyet dolu bir gülistani hayat ve bir
cennet, sıhhat ve selamet olur. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “
ﻊﻣ ﹸﺔﹶﻛﺮﺒﹾﻟﹶﺍ
ﻢﹸﻛﹺﺮﹺﺑﺎﹶﻛﹶﺍ
Bereket, büyüklerin iledir” buyurmuştur.
43
Çünkü Yüce Allah’ın kitabı, Resul-i Ekrem (s.a.v.)’in sünneti hâkim
olur. Zulmün yerini adalet, zinanın yerini iffet, tembelliğin yerini
çalışmak, korkunun yerini güven, reziletin yerini fazilet, cehaletin yerini
ilim, ataletin yerini gayret, miskinliğin yerini çaba, kinin yerini sadakat,
stresin yerini huzur, düşmanlığın yerini sevgileşme, ayrışmanın yerini bir-
leşme, hasedin yerini imrenme ve küfrün yerini iman doldurur. İlahi ka-
nunun uygulanmasıyla her bereket akar. Her nimet gelir ve her lütuf ka-
vuşur. Nasıl ki, Yüce Allah’ın kanunlarının bırakılmasıyla her sıkıntı ve
her şer gelir.
Yüce Allah buyurur
:
“
ﹺﺽﺭَﻷﺍﻭ ِﺀﺎﻤﺴﻟﺍ ﻦﻣ ﺕﺎﹶﻛﺮﺑ ﻢﹺﻬﻴﹶﻠﻋ ﺎﻨﺤﺘﹶﻔﹶﻟ ﺍﻮﹶﻘﺗﺍﻭ ﺍﻮﻨﻣﺁ ٰﻯﺮﹸﻘﹾﻟﺍ ﹶﻞﻫﹶﺃ ﱠﻥﹶﺃ ﻮﹶﻟﻭ
ﻧﹾﺬﺧﹶﺄﹶﻓ ﺍﻮﺑﱠﺬﹶﻛ ﻦﻜٰﹶﻟﻭ
ﹶﻥﻮﺒِﺴﹾﻜﻳ ﺍﻮﻧﺎﹶﻛ ﺎﻤﹺﺑ ﻢﻫﺎ
Gerçekten o yerleşimlerin sakinleri iman edip
sakınsaydılar. Elbette ki yerden ve gökten üzerlerine bereketlerini indirir-
dik. Velâkin onlar yalanladılar. Kazandıklarından dolayı hemen onları
yakaladık.”
44
43 Keşfü’l-Hafa, 902.
44 A’raf, 96.