KÜLLİYAT-I VUSTA
93
ramdır, Müslüman’a yakışmaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ‘Bizi alda-
tan bizden değil’ buyurmuş. Sakınalım” derse de tesir etmez.
Günün birinde inek dere kenarında yeşillikte otlanırken sel sularına
kapılarak boğulur. “Eyvah! Nasıl oldu da idaremizin kaynağı olan ineği-
miz boğuldu?” der. Çocuk “Baba! Süte kattığın sular bir araya gelerek sel
oldu. İneği önüne katıp boğulmasına sebep oldu. Ektiğini biçtin, yaptığını
gördün” der.
Allah (c.c.) dilerse çocuklar gibi güçsüz ve tedbirsiz kimseleri gücüy-
le tedbiriyle mağrur olan zalimi yok eder. Mesela:
Tüm köyün çocukları köyün altında akan derenin büyük ve derin bir
gölünde balıklarla yüzüp oynarlardı.
Göle yakın bir deltanın bitiminde dut ağaçları vardı. Çocuklar, hatta
büyükler bile dut yemekten çekinirlerdi. Çünkü bol taşlar arasında yaşa-
yan kocaman bir yılan bulunuyordu. Ara sıra saldırırdı. Babalar “Çocuk-
lar dut yemeye gitmeyin. Yılan ağaçların üstündedir veyahut taşlar
arasındadır. Her an saldırabilir” diyerek çocukları korkuturlardı.
Günün birinde çocuklar dutluktaydılar. Gördüler ki kocaman yılan
taşlığa doğru çekilir. Taşlığın üst tarafında durup yılanı taş yağmuruna
tuttular. Yılan bezgin hâlde taşlığa kavuştu. Tam deliğine kavuşamadan
yarım yamalak gizlendi.
Çocuklar aralarında anlaşma yaptılar ki, bu düşmanı bugün öldürece-
ğiz. Ama hiçbirimiz arkadaşını bırakıp kaçmamak şartıyla.
İdarecileri gidip uzunca değnekleri getirdi. Taşlar arasında görünen
yılanın bedenini kuyruktan itibaren basa basa başına yanaştılar. Yılan,
başını çıkardı. Ama beli boynuna kadar birkaç yerde kırılmıştı. Çekileme-
di, saldıramadı.
Öldürüldükten sonra boynuna ip taktılar. Çeke çeke köye götürdüler.
Anneler ve babalar yılanın ölüsüne bile baktıkları zaman kimi korkardı ve
kimi şaşakalırdı. “Böyle bir yılanın öldürülmesi hem de çocukların eliyle
inanılmaz bir yalandır. Akıl almaz bir efsanedir” derlerdi. Velâkin gözle
görülen gerçek inkâr edilemez. Doğrudur. Ecel mecal vermez. Olgun el-
ma dalda durmaz. Kader oku hedeften şaşmaz.