74
HÜSNÜ GEÇER
noktaya bağlar. Gider suyunu içer. Avını yaparak karnını doyurur. Akşa-
ma doğru noktaya gider, ipini yumak yaparak tırmanır, yuvasına giderek
geceleyin istirahatine çekilir.
* Bir yerden bir yere göç etmeyi isterse rüzgârlı bir günde boşluğa tel
salar. Birkaç metre olunca o da kendisini boşluğa bırakır. O geride tel
önünde havada rüzgârla beraber giderler. Tel kendisine paraşüt görevini
yaparak sertlikle yere düşmesini engeller. En sonunda rüzgârın hızı dü-
şünce sükûnet içinde tel ile geldiği bölgeden çok çok güzel bir bölgeye
konarak hayatını sürdürür.
* Örümcek kendisine yuva yaparken böcek ve sinekleri bol bölgeyi
seçer. Yuvanın etrafı geniş, içe doğru meyilli, ortasında, içinde parmak
sığacak kadar derin, yere giden bir delik bırakır. Bir böcek, bir sinek yu-
vasına girerse, konarsa artık ağı ile avlanmıştır. Örümcek süratle derin
delikten çıkar, düşenin kanını emer, tekrar ağın deliğinde gizlenir, ikinci
girecek avını bekler.
* Ağını öyle maharetli bir hendese ile kurar ki, üzerine rüzgâr hızıyla
gider. Ama kendisinden çok çok hafif bir sinek veyahut bir böcek, bir
adım dahi atamaz. Hemen ağın tellerine yapışır, kalır.
Bu hendese, bu maharet, hem tuzak hem yuva olarak kullanılan, ince
tellerden oluşan bu esrarengiz hane, örümceğin hangi düşüncesinden,
hangi aklından meydana gelebilir? Kadir, kayyum Allah bir şeyi ya-
ratırken rızık toplama sebepleri de kendisiyle yaratır ki kolayca yaşayabil-
sin.
Evet, varlıklarda nice sırlar, nice hikmetler vardır ki, her birisi Yüce
Allah’ın varlığına, kudretine, birliğine, ilmine ve iradesine birer kesin
burhandır, birer güçlü delildir. Bulut yağmura, ateş ısıya ve güneş ışığa
delil olduğu gibi…
Küçük idik, gölgede otlar, içinde oturup haşeratla oynardık. Bazı ço-
cuklar, bazı örümceklerin başını koparırdı. Bir bölüm, diğer bölümün
aramasına koyulurdu. Bulunca hemen biri birine kenetlenerek eski hâline
döner giderdi.