240
HÜSNÜ GEÇER
HADİS-İ ŞERİFLE ALAKALI NOKTALAR
• Hayâ, meşru ve makul olunca, hakkın kaybetmesini, hakikatin
örtmesini doğurmayınca imandandır. Mesela, yaşça küçük olanların bü-
yüklerin meclisinde, cahilin âlimlerin yanında, hanımın yeterli yetenekle-
re sahip erkeklerin toplumunda, avamın evliyanın huzurunda, talebenin
hocaların katında... vs. susup dinlemeleri, haya edip edepli davranmaları,
kemal ve cemalin işaretidir, aklın ve anlayışın göstergesidir, ahlak ve fa-
ziletin ta kendisidir. Böyle faziletlere asılın, bırakmayın.
• Hayâ, şer’i bir amacı engellerse zararlıdır. Sakınılması gerekir.
Mesela, Mücahit demiş ki: “Utangaç ilmi öğrenemez.” Zira utancından
medreseye gitmez, talebe toplumuna karışarak bilgi alışverişinde bulun-
maz. Utancından anlayamadığından hocasına veya bir bilene sormaz.
Böyle bir kimse cehalet batağına saplanıp kalır.
• Bazı kimselerin dıştan görünen utangaçlığı kibirden doğar. Böyle
bir insan yükselişe, olgunluğa doğru yol alan kervana ulaşmak bir yana;
kendisini olgun, bilgin yüksek bildiğinden böyle önemli bir yolda yürü-
meyi bile gerekli görmez. Bu eksikliği kendisinde sezen kimse ruhani bir
mürşide başvurmazsa, emirlerine amade olup teslimiyet göstermezse, ye-
terli derecede terbiye alıp, yön değiştirmezse, hem dünyanın hem de ahi-
retin hüsranına uğrar. Hadi Huda’dır.
• Bu musibetten dolayıdır ki, bazı üstün ailelerin çocukları içinde
bulundukları onursal durumlarından ötürü okumaya, irşada, öğrenmeye
ve çalışmaya fazla meyletmiyorlar. Babalarından kendilerine yansıyan
şerefe aldanarak, terakki ve yükselişte tembel davranırlar.
Neticesinde çobanın oğlu başkanlığa, kizirin oğlu vezirliğe, cahilin
oğlu âlimliğe, yoksulun oğlu zenginliğe kavuşur. Başkanın oğlu ço-
banlığın, vezirin oğlu kizirliğin, âlimin oğlu cahilliğin, zenginin oğlu da
fakirliğin batağına, perişanlığına girer. Çok ailelerin sönmesi, devletlerin
dağılması, güçlerin zaafa uğraması, şan ve şöhretin kaybolması bu musi-
betin doğurduğu bir sonuçtur.