236
HÜSNÜ GEÇER
Maddiyat, dünya nimeti hem dünyayı hem de ahireti kazandıran bir
değerdir. Fakat değer, değerli yerlerde kullanılmalıdır. Mesela para hayatı
da kurtarır, ölüme götüren üzüntüye de saptırır.
Dindar, mal sahibi, düşünür ve sofi meşrepli samimi bir dostumun
tek oğlu vardı. Cemal (dış güzellik) sahibiydi. Ama iç kemalden mah-
rumdu. Zengin baba biricik yavrusunu, sefa sürsün diye cebini bol para-
dan boş bırakmazdı. Nazla besledi, nazik bedenli yetiştirdi.
Bozuk tıynetli, çirkin huylu, şer ve şehvete düşkün gençler etrafını
sardı. Her türlü haram, şehvet sofrasını serip, kendileri de yararlansınlar
diye çocuğu çağırdılar. Kimi sen akıllısın, kimi baban varlıklıdır, kimi
imkânın var, dünyadan nasibini al, sefanı sür, bu imkân herkesin eline
geçmez deyip teşvik ettiler.
Çocuk şer kesildi. Ferç, boğaz ve eğlence şehvetine daldı. Çoğu gece-
lerde sarhoş olarak, tek başına sokaklarda kaldı. Arabasını şuraya buraya
saptırdı.
Çocuğun gençliği heder, yaşamı dolu tehlike, bulanık eylediler ve ge-
leceğini fitneyle gebe hâle getirip çok kirli hayatın balçığına sapladılar.
Her gün zengin baba biricik yavrusunun hâline bakarak, üzüntüye da-
lar, ye’se boğulur, dert yakınır dururdu. Var olan imkânlarını harcadı.
Dua etti yavrusunu hocalarla Hicaz’a götürdü. Ama ne çare!
Şair diyor ki:
Ortam bozuk olunca gençler de bozulurlar
Balçığa dalmış fertler nasıl temiz kalırlar
Yaralar çok derindir, çare etmez yakılar.
Hani bizim şarkımız, hani eski şarkılar.
Babayı yalınayak dikenliğe saptıran ve sıkıntıya sokan, biricik yavru-
yu sersemleştiren, gerçeği görmez hâle getiren yegâne etken paraydı. Baş-
ta, “Biricik oğlum sefa sürsün” diye yapılan bir davranıştı. “Mal vardır,
meramdır, makamdır; mal vardır, cefadır ve baldır” sözü ne kadar yerin-
dedir.
Anlaşılıyor ki; malın bir kısmı şımarıklıktır. Helak ve elemdir.