KÜLLİYAT-I VUSTA
215
Hadiste erkek zikredilmişse de, kadın da aynı özellikleri taşırsa aynı
şekilde koruma altına girer. Ama “kadın” adı zikredilmemiştir. Çünkü
hâli erkek hâlinden anlaşılır. Bir de “kadın”ın adını –anlaşıldıktan sonra–
dile veya kaleme almak büyüklerin âdeti değildir.
Allah korkusu kalpte varsa harama girme meselesi kalmaz. İnsanı zi-
na gibi bir haramın bataklığına saptıran korkusuzluktur, gaflettir ve nefsin
akla egemenliğidir.
Gene kardeşler, amcalar, ablalar! Nefsinize hâkim olun. Arzularınızın
peşine koşmayın ki, Yüce Allah’ın korumasına giresiniz. İşte saadet, se-
viye, selamet ve sıhhat buradadır. Sade gübrede gül, ağılda bülbül ve
meyhanede kâmil olmadığı gibi fuhuş alanında iffet, adap, nezaket ve za-
rafet olamaz.
Zinanın yolu çok kötüdür. Yani içinde zina yapılan yerin yolu çok
kötüdür. Çünkü böyle yollarda yürüyen kimse kendisini gizleme için
mümkün derecede kendisini gözlerden saklıyor. Sapa yollarda yürüyor,
yol çirkin olmasaydı, yüz karası ve utanç verici olmasaydı, bu kaçış, bu
saplanma, bu gizlilik neden olurdu?
Zinanın yolu tenasül organları da olabilir. Bu iğrenç işin kendileriyle
yapıldığı organlar çok çirkindirler. Zira her ağza değen bir kaşık, yemeği
ne kadar leziz olursa olsun, beraberinde çok mikropları da bedene naklet-
tirir.
Günün birinde kiliseden çevrilmiş bir camiye gittim. Bir mermer di-
reğinde aşınmış, kirden siyahlaşmış, göze çok çirkin görünür bir deliği
müşahede ettim. Bilip tanımayan, her gelen parmağını o deliğe sokar ve
dua ederdi.
Tanıtım yapan rehbere sordum. “Burası kiliseydi, kıblesi de eğriydi.
Hz. Hızır, parmağını bu direğe vurdu, burası delik oldu. Parmağını koya-
rak kiliseyi çevirdi ve kıblesini doğrulttu. Sebebi de budur ki, halk da ge-
lir, parmağını sokar ve dua eder” dedi.
Birisi dedi: “Bu insanlar nasıl bu batıl inancı taşırlar.” Diğeri dedi:
“Bundan daha acayip olan tertemiz parmaklar nasıl bu deliğe sokulur?”
Diğeri dedi: “İşte AIDS gibi, bulaşıcı sedef hastalıkları, hepsi buna benzer
davranışlardan oluşur.” Çok doğrudur.