KÜLLİYAT-I VUSTA
19
Genç: “Gördün mü? Kayanın yanında barınırken hutu unuttum” dedi.
Musa (a.s.) buyurdu: “O istediğimiz şeydi.” İzlerini takip ederek geri
döndüler. Kayanın yanına vardıklarında elbiselerine bürünmüş bir adamı
gördüler. O da hutun denizde bıraktığı izi takip ediyordu.
Musa (a.s.) ona selam verdi. Hızır dedi: “Selamı nereden getirdin?
Senin bu toprağında selam yoktur.”
“Ben Musa’yım” dedi.
“Beni İsrail Musa’sı mı?”
“Evet” dedi.
Musa (a.s.): “Sana tabi olmak isterim. Yüce Allah’ın din ve dünyanın
düzelmesi için sana öğrettiği rüştü (hikmeti) bana da öğret.”
Hızır: “Benimle sabredemezsin ya Musa! Yüce Allah bana, özel bir
bilgi bağışlamıştır. Sen onu bilmiyorsun. Ama ben bildiklerini pek iyi
bilmekteyim. Bilgime dayalı ve mantığına ters düşen bazı davranışlarımı
göreceksin. İşte bu durumda muhalefete koyulursun. Üstada muhalefet de
hirman ve hüsranın en büyük amilidir.”
Musa (a.s.) “Allah’ın izniyle beni sabredenlerden göreceksin ve sana
hiçbir işte muhalefet etmeyeceğim.”
Hemen ikisi çıktılar. Deniz sahilinde yürüdüler. Hemen bir gemiyi
gördüler. İlgililerle konuştular. Gemide taşınmalarını arzu ettiler. Hızır’ı
tanırlardı. Hiçbir ücret almaksızın onları gemiye aldılar.
Bir serçe geldi. Geminin kenarına kondu. Gagasını bir iki sefer deniz
suyuna batırdı.
Hızır dedi: “Ey Musa! Bilgim ve bilgin; Yüce Allah’ın bol, geniş ve
engin ilmine karşı, deniz suyuna karşı bu serçenin gagasına yapışan su
gibidir.”
Hızır (a.s.) geminin bir tahtasını söktü. Musa (a.s.) dedi: “Bunlar bizi
ücretsiz bindirdiler. Böyle kerim kimselere zarar verilir mi? Gemileri de-
linir mi? Meğer senin amacın gemide olan masum insanların boğul-
masıdır.”