KÜLLİYAT-I VUSTA
197
düşmanından nasibini almadı” dediler. Ses, Ebu Bekir’e gitti, o da kızdı.
“Bunlar mı Kureyş’in eşrafına bu hezeyanı yaparlar, şanlarına şayeste
olmayan sözleri söylerler?”
Hz. Ebu Bekir (r.a.) olayı Resul-i Ekrem (s.a.v.)’e götürdü.
Hemen buyurdu: “Ya Eba Bekir! Herhâlde sen onları kızdırmışsın.”
Hemen onların yanına gider ve söyler:
“Ey kardeşler, sizi kızdırmış mıyım?”
“Hayır, Allah seni affeylesin ey kardeşçik” dediler.
HADİSİN AYNASINDA YANSIYAN
NOKTALAR
1. İslam’da şeref, soyla değil; din, iman ve takva iledir.
2. Peygambere bile yakınlık derecesi insanı Yüce Allah’a dost ede-
mez. Zira iman alanına girip teslimiyetten başka hiçbir şey insanı Yüce
Allah’ın rızasına götüremez.
3. Erbab-ı kemal bir herzede bulununca hemen zanna dayalı hükmü
vermemeli, kesinliği kazanıp gerçeğe varmak için doğru sandığı hükmü
bir üste, bir bilgi ehline götürmelidir. Zira her bilgi sahibinin üstünde, pek
bilen biri vardır.
4. Acem köle de olsa din ve imandan dolayı üstündür, değerlidir. Zira
küp, içindeki inci ve altından dolayı değer kazandığı gibi, insan da için-
deki imandan dolayı değerlidir, kıymetlidir.
5. Dul, yetim, bağsız, düşkün ve yoksul müminlere yan gözle
bakılmamalı, hor ve hakir görüp şirk ehlini onlardan üstün bilmemeli, on-
ları kızdırmamalıdır. Zira onların kızdırılmalarına Yüce Allah da kızar.
Sevindirilmeleriyle Yüce Allah da sevinir. Çünkü zayıf ve düşkün kimse-
ler Yüce Allah’ın aile efradı sayılırlar.
Peygamber Efendimiz buyurur: “Saçı çok dağınık (pejmürde),
kapılara atılmış (kendisine önem verilmeyen) biri, yemin ederse Yüce Al-
lah yeminini yerine getirir.”