160
HÜSNÜ GEÇER
“Ondan ayrılmak istemiyorlar.” Dünyanın yarı diyarı, hayat ve nimeti
ne kadar berkemal olursa olsun usanmayı ve bezginliği verebilir. İnsan
içinde bulunduğu hâlden ve hayattan, başka bir hayat ve hâle girmek iste-
yebilir. Fakat cennetin hâli ve hayatı, ehline öyle bir lezzet ve muhabbet
kazandırır ki, saniyelik olsa dahi ayrılma isteği onların aklına gelmez.
Nasıl gelsin ki, orası her nimetin diyarıdır. Allah’ım! Cennete girmeyi,
sebeplerine asılmayı ve cennete götüren yollarda yürümeyi bizlere nasip
eyle. Her iki cihanda cennetî bir hayatla yaşayan insanlardan bizi ayırma.
Kerem sahibi olan Sensin.”
İşte cennete girmek, nimetleriyle lezzetlenmek, cennetin en yüksek
ve en kıymetli, Firdevs denilen makamına ermek ve orada Yüce Allah’ın
cemalini müşahede etmek; dosdoğru, kıymetli imanın ve salih amelin
meyvesidir.
FİLİZİM!
Şer’i terimlerde iki kelime vardır ki, ağza alınınca diken gibi dile ve
gönle batarlar. Vicdanı rahatsız eder ve şuura ters tepki vererek karanlık
ve bulanık hâle getirirler:
1. İsraf. 2. Tebzir.
İsraf; normallik sınırını aşıp hiçbir yarar olmaksızın fazlalığa gitmek-
tir. İsraf, ne zaman, nerede ve nede olursa olsun, nimeti hor görmeye,
malı faydasız olarak zayi etmeye, nefrete, yoksulluğa, kibirliliğe ve acı
akıbetlere sürükler. Buna da özgür irade, sağlam kafa ve dürüst düşünce
erbabı razı olamaz. Çünkü zaman gibi, değerleri irade kapsamında zaruret
olmaksızın boşu boşuna harcamak, aklın menfuru olmakla, insanlık kural-
larına uymayan bir iştir. Belki bir hiçtir, belki kötü sonuçları doğurur.
Çok çirkin ve iğrenç bir davranıştır. Boşu boşuna malın ve zamanın har-
caması olmaksızın, her çeşit yararlarına ve lezzetlerine dokunmakta hiçbir
beis yoktur.
Yüce Allah mealen şöyle buyurur: “De ki: Yüce Allah’ın kullarına
çıkardığı ziynetin ve nimetin helal kısımlarını kim haram kılmıştır?”
94
Ve
94 A’raf, 32.