KÜLLİYAT-I VUSTA
155
larında, yeryüzünde buna çok doğru şahitler vardır. Açık ve ayan olduk-
larından örnek vermeye gerek yoktur.
Semiz etli bir keklik, nakışlı tüylerini, kırmızı gagasını ve bileklerini
görerek güzelliğiyle gururlanır. Büyük bir taşın üzerine çıkarak boynunu
havaya kaldırır ve ötmeye başlar. Nasıl ki, varlık onundur, sultan odur.
Her şey onun mahkûmudur. Zavallı haberi yoktur ki, varlıkların içinde en
fazla düşmanlık, güzel ve güzelliklere karşı beslenir. Hatta köy köpeği
bile en fazla temiz, güzel giyinmiş ve düzenli kimselere saldırır. Kirli ve
pejmürde kimselerle pek ilgilenmez.
Aniden bir kartalın gölgesi üzerine düşünce, çalı çırpılar arasına ken-
disini atarak zor bela kartalın çelik pençelerinden kurtulur. Manzarayı
seyreden hekimin birisi, kendi kendine der: “Kekliğin hiç kimseye zararı
yoktur. Güzel rengiyle, yürüyüşüyle, uçuşuyla ve ötüşüyle dağların ve
derelerin neşe ve şenliğidir. Acaba niçin bunca düşmanları vardır?”
Gayb sesi der ki: “Kekliğin yükseklere çıkması, boyun uzatması ve
ben buyum der gibi davranması ve gururlanması, düşmanlarını çoğaltıp
başına bela yağdırmıştır.
Görmüyor musun? Yüce Allah bir kutsi hadiste şöyle buyurur: “Bü-
yüklük entarimdir, kibirlilik cübbemdir. İkisinin birisinde bana münakaşa
edeni, umursamadan ateşimde yakarım veya azaplandırırım.”
Evet, varlıkta insanı ibret almaya, üstün ahlaka ve kendine çeki düzen
vermeye götüren çok örnekler vardır. Yararlanmak için basiretin açık, dü-
şüncenin sade olması esastır.
Gitme ey kardeş! Düşün, sonra bu yolda et sefer.
Yoksa âlem bir gülistan olsa da, olur sakar.
4. Sonuç, sakınanların ve Allah’tan korkanlarındır.
Bilmeliyiz ki, insanoğlunun mekânı olmazsa da, oluştan ölüşe dek
çok önemli bir zaman yolculuğundadır. Seferi sona erince asıl ülkesine
dönecektir.