134
HÜSNÜ GEÇER
Bir zamanlar Şeyhgil, ihtiyacın son boyutundaydılar. Türkiye’den pa-
ralı, zengin, bize karşı samimi dostluğu besleyen ve üstün ahlaka sahip bir
zat dedi ki: “Ben zenginim. Bilirim, Şeyh ailesi kimseden yardım kabul
etmezler. Razı olursanız yeterli parayı borç olarak vereyim. Sıkıntınız
geçtikten sonra paramı bana ödersiniz.” Dedim: “Hayır. Şeyhgil kimseden
borç da almazlar. Şeyh’in tarikatına mensup bir hoca, bir sofi el âlemden
para toplasa onu da kabul etmeyeceğiz.”
Vedalaştık, ayrıldı. Memleketine dönüyordu. Peşine elçi gönderdim.
“Kendisine söyleyin. Sakın ha bize mensup en yakına, en sıcak dosta dahi
yardım etmesin. Çünkü tarikatı bozan, değeri düşüren, en güzel sözü etki-
siz hâle getiren bidat ve menfaattir.”
1970’lerde Kuveyt’e gittim. Kuveyt dünyanın en zengin devletlerin-
den biriydi. Çölde çadır kurdum. Kap kacağı temin edip çorba pişirttim.
Ders vermeye, gücümün nispetinde irşat etmeye başladım. Gelen misafir-
lere gücüme göre mütevazı bir şekilde yemek verdim.
Bazı yetkililer dediler ki: “Devlet adamları, âlimler ve kültür erbabı
camilerde ders dinlerler. Uygun görürsen Vakıflar Bakanlığı’ndan izin
alalım. Camilerde de ders verirsen bütün insanlar yararlanabilir.”
İzin aldılar. İlk gün bir camiye gittim. İmam Efendi, “Suriye’den fi-
lan âlim gelmiş, öğle namazını müteakip ders verir, vaaz eder, dinlersek
müstefit oluruz” deyince ayakkabısını alan, dışarı çıktı. Zira her gelen,
dersten sonra derdini beyan etmiş ve para istemiş.
Mikrofonu aldım ve “Siyasetle uğraşmıyorum, verseler dahi kimse-
den mal kabul etmiyorum” deyince dışarı çıkanların bir kısmı dersi din-
lemek için camiye geri döndüler.
Allah’a şükürler olsun ki, semereli bir irşat, mahşeri bir toplum, İs-
lami bir ortam ve manevi bir meltem oluştu. Bunların tümü çıkardan
uzak, ihlasa mebni, hummalı bir çalışmanın mahsulüdür.
Mürşidin gözü el âlemin malında ve maddesinde olursa seviyesi dü-
şer, kıymeti azalır, maneviyatı zayıflar ve mana âleminden irtibatı koptu-
ğu için sözüne tesir, özüne takdir olunmaz. Mürşit, herkesten ziyade söy-
lediğini uygular ki; daha fazla olgun müessir ve bilgi sahibi olsun. Pey-