120
HÜSNÜ GEÇER
larından, âlimleri, öğrencileri, yakın akrabayı, komşularını ve bunların
içinden en muttaki olan insanları tercih ederdi.
Malın en iyisini çıkarırdı. Altın ve gümüş olmayan parayı, altın ve
gümüşe çevirerek verirdi. Çünkü şer’i para, altın ve gümüştür.
Sadakasını çok gizlerdi. Çünkü bütün işlerde ihlas, onun ayrılmaz bir
özelliğiydi. Yüce Allah’ın rızası, yegâne amacıydı.
Ben Telmaruf’ta talebeyken bir gün beni çağırdılar. Hikmetamiz lati-
feler yaparak beni sevindirdiler. Merkad’ın doğusuna doğru gidiyoruz.
Yaklaşık olarak 500 metre toplumdan uzaklaştık. 1950’lerde az
sayılmayacak bir miktarda gümüş parayı elime koydu ve elimi üzerine
kapattı. “Bunu kendine ve talebe arkadaşlarına harcarsın” diyerek ayrıldı.
Yüce Allah mealen şöyle buyuruyor: “Kötüyü kastederek ondan
vermeyin”
52
ve yine buyurur: “Sadakalarınızı aşikâr ederseniz o, ne gü-
zeldir, onları gizleyip fakirlere verirseniz işte o, sizin için daha
hayırlıdır.”
53
Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Arş-ı Ala’nın gölgesinde
haşrolunacak yedi sınıfın birisi de sağ elinin verdiğinden sol eli habersiz
olacak şekilde sadakasını gizleyen kimsedir” buyurmuşlardır.
Şeyh, kalabalık bir camide ders veriyordu. Abdest almak istedi. Ca-
minin suları o anda kesik olduğundan cami yanında bulunan bir Kur’an
Kursu’ndan su getirdiler. Su getirene: “Okul müdüründen sorun, bu suyu
sadece talebe mi kullanıyor yoksa herkes o sudan abdest alabiliyor mu?”
dedi. Soruldu. Okul müdürü: “Su sadece öğrencilere mahsustur” demesi
üzerine Şeyh, “O zaman bu suyla abdest almam” dedi. Neticesinde kendi-
lerine başka bir yerden su getirdiler, onunla abdestini aldı.
Lazkiye Türklerinden bir grup Şeyh’in ziyaretine geldi. Mevsim
yazdı. Telmaruf’ta yatsıyla akşam namazları arasında kalabalık bir cema-
atle cami önünde oturuyorduk. Lazkiye grubundan birisi, “Bizde bazı
Şeyhler kadınlara el öptürüyorlar” demesi üzerine Şeyh, “Onlar Şeyh de-
ğiller. Şeyh olsaydılar şeriata bağlı kalmaları gerekirdi. Şeriat ise belirli
52 Bakara, 216.
53 Bakara, 270.