104
HÜSNÜ GEÇER
ŞİİR
Ey bütün dünya ve mafiha ayakta iken yatan,
Leş misin davranmıyorsun, bari Allah’tan utan.
Bulunmazsa adalet milletin efrad-ı beyninde!
Çöker bir gün zemine, arşa değse paye-i devlet.
Gönüllerden çekilse farz edin İslami kardeşlik,
Yıkılır, tarumar olur gider devlet, kalır zillet.
Evet, amansız kışta kurtlar, şiddetli soğukta balıklar, yer depreminde
yabani hayvanlar bir araya gelirler. Yani tehlike zamanlarında birleşirler.
Büyük, küçük; saldırgan, uslu, bir araya toplanırlar. Zira hayvan olmakla
beraber ittifaktan gücü, güveni, kurtuluşu ve selameti sezerler.
Aya! Mümin kardeşler daha da uyanmıyorlar ki, her taraftan ku-
şatılmışlar, her yönden saldırıya uğramışlar, din saldırısı, okul saldırısı,
giyim-kuşam saldırısı inanç-düşünce saldırısı, yerüstü ve yeraltı, katı-sıvı-
metal ve madde saldırısı, mal, can ve vatan saldırısı...
Bazı hükümetler akıbeti düşünmediklerinden maiyetinde bulunan fert
ve cemaate zulmeder ve sıkıntı verir. Sistemleri, örf ve âdetlerine din ve
inançlarına ters düşen hükümleri, yabancılara hatta düşmanlarına ait re-
jimleri icbari olarak uygulamaya veya kafalara yerleştirmeye koyuldular.
Zavallı halk taşıyamadı. Çünkü güçleri yerinde değildi. Çünkü uygulama-
da düşmanlarının egemenliği vardı. Çünkü uygulanan din, namus ve şere-
fin iptizali idi. Çünkü onurlu milletin izzetle ölümü, zilletle yaşamasından
iyi idi. Hikmet doğrultusunda yürümek yegâne meşaleleriydi.
“Halkın hükümete ters düşmesi ancak helaki, yıkıntıyı ve dağılmayı
doğurur.” Hikmetin gereğiyle sivil ve egemen güç, karşı karşıya geldi.
Durumun gerektirdiği uğraşılar çoğaldı. Birbirleriyle uğraşarak sanatı,
tekniği, ekonomiyi, eğitimi ve öğretimi hatta toplumu yüksek seviyelere
çıkarmak, ileri çemenzara götürmek yerine; huzurlu yaşama, iş ve gidişle-
re durgunluk getirdiler. Toplumsal hastalıklar, ayaktan düşürür zaaflar,
güç ve güven kalesinin duvarında sarsıntılar ve çatlaklar oluşturdu.