262
ve hayatı yaratmıştır. Ancak o pek egemen, çok örten ve affedendir.”
48
Ve buyurur:
12
ع
ٍ
ني �
ب ُ
م ٍ
ما َ
م ِ
ا ى �
�
ف ُ
هاَ
ن ْ
ي َ
ص ْ
ح َ
ا ٍ
ء ْ
ى َ
ش َّ
ل ُ
ك َ
و
ط
ْ
م ُ
ه َ
را َ
ث ٰ
ا َ
و او ُ
م َّ
د َ
ق ا َ
م ُ
بُ
ت ْ
ك َ
ن َ
و ىٰ
ت ْ
و َ
م ْ
لا ى ِ
ي ْ
حُ
ن ُ
ن ْ
حَ
ن ا َّ
ن ِ
ا
“Gerçekten ancak biz ölüleri dirilteceğiz. Sundukları ve yaptıkları
amellerini ve geride bıraktıkları izlerini yazacağız ve her şey açıklayıcı
lider kitaptadır (levh-i mahfuzdadır).”
49
Peygamber (s.a.v.) buyurur:
“Ölüm ganimettir, günah musibettir, fa-
kirlik istirahattır, zenginlik yorulma ve azaptır. Akıl Allah’tan büyük
hediyedir, cehalet sapıklıktır, zulüm pişmanlıktır, itaat göz dinmesi
ve yürek hoşnutluğudur. Allah (c.c.) korkusundan ağlamak ateşten
kurtuluştur, gülmek beden helakıdır. (Çünkü gülmenin çokluğu ömrü
öldüren ve gafletten doğan bir haldir.) Günahından tövbe eden kendi-
sine hiç günahı olmayan kimse gibidir.”
50
Gerçekten ölümü ve ölümden sonraki merhaleleri insan ciddi olarak dü-
şünürse kısa ömründe iyilikten başka hiçbir ortama girmeyecektir. Dünya-
nın hiçbir varlığına yaslanarak kendisine güven kaynağı yapmayacaktır.
Şöyle; insan ölüm döşeğinde halini, başına toplanan akrabalarının sızı-
larını ve ağlayışlarını, can çekişme durumunu ve çok yakında her şeyden
ayrılacağını düşünürse sadece Yüce Allah’a ve onun rızasına götürecek her
şeye gönül bağlamaz mı?
İnsan ölümünden hemen sonra cansız bir ceset, hareketsiz bir heykel,
korkunç bir görüntü olduğunu, üzerindeki dikilmiş dünya elbiselerinin sıy-
rıldığını ve her şeyden arınmış olduğunu düşünürse, Allah’tan başka kime
gönül verecek?
İnsan teneşir üzerinde uzandığını başkaları tarafından sağa sola çevri-
lip yıkandığını, bedenin kirden temizlendiğini ama günahların kiri ve ve-
bali henüz olduğu gibi kaldığını, onlardan temizlenmenin ise ancak Yüce
Allah’a ait olduğunu düşünürse, Yüce Allah’ın emirlerine sarılmaz mı? Her
an lütfuna sığınmaz mı? Dünya hayatında dengeli davranmaz mı?
48 Mülk suresi, ayet 2
49 Yâsîn suresi, ayet 12
50 Beyhaki, Şerhu's-Sudûr s. 35
KÜLLİYAT-I SUĞRA