240
nı sardılar. Bereketiyle çok gönüller fetholundu. Çok çılgınlar, fenalıklarını
bırakarak müslüman olarak yaşamaya başladılar. Gelenlerin içinde Birtiyan
aşiretine mensup Şevdergilden ünlü zengin Hacı Muhammet Kekeç Kosi,
Şeyh hazretlerine (k.s.) o zamana göre az sayılmaz bir miktar para verdi.
Şeyh (k.s.) parayı aldı, bu nedir? diye sordu. Hacı Muhammet; duyduğuma
göre sizin çok talebeniz ve misafirleriniz vardır. Bu da size yardımım olsun,
kabulünü rica ederim, dedi. Şeyh (k.s.) ben zenginim, kimseden yardım
almamışım ve almıyorum.
Veren el alan elden iyidir. Alan kimse saygıya, eli tarikat vermeye şayes-
te olamaz. Muhtaç olan yakınlarına yardım edersen sevabın daha ziyade
olur, diyerek parasını kendisine iade ettiler. Ve şu hadisin metnini kendisi-
ne okuyup açıkladılar.
“Yüksek el alçak elden hayırlıdır.”
(Yardım ettiğin
zaman) hakkı boynuna yakın olan akrabadan başla. Sadakanın en hayırlısı
zengin iken verilen sadakadır. Yüce Allah temizlik isteyen kimseyi temiz
eder. (Muhtaç olduğu halde şerefini korur, kimseden bir şey istemeyen in-
sanın şerefini muhafaza eder.) Kanaatkâr davrananı sadece Allah’tan iste-
yeni Allah zengin eder.”
Bu olaydan sonra Şeyh’in (k.s.) etrafında bulunan büyük cemaat gerçe-
ği görünce daha ziyade nasihatlerine kulak verdiler ve yaptığı İslami çağrı-
sına canı gönülden amade oldular.
Evet, irşadın gölgesi altında mal toplamak, dilenmek her illeti gerek-
tiren büyük bir zillettir. Zillet içinde yaşayan, insanların maneviyatını ve
morallerini düzeltip yükseltmeye nasıl şayeste olabilir.
1962 yılında büyük âlim, zamanın mürşidi, Şeyh hazretlerinin ağabeyi
olan Şeyh Alaaddin (k.s.) Suriye çölünde bulunan ve göçebe olarak yaşa-
yan bedevi arapları irşat etmek için on bir âlimin refakatinde sefere çıktı.
Beraberinde bulunan cemaati idare edecek üç günlük erzakı evden aldı.
Hemen hemen üç gün, gittiğimiz yerlerde çaydan başka bir şey içmedik
ve yemedik.
Bir Arap ağasının (Şeyh Mansur) evinde misafir kaldık. Adam dört, beş
hayvan kesti, misafirlerine en güzel bir şekilde ikram etti.
Şeyh hazretleri (k.s.) kendisine şöyle dedi; bir arabamızda benzin azal-
mıştır. Bir miktar benzin bize temin ederseniz ki, onunla Kamışlı’ya kavu-
KÜLLİYAT-I SUĞRA