El-Hazin Hüsnü GEÇER Hocaefendi 28.04.2020 Tarihli Hitabı


Değerli okuyucular,


İslam kaynağı; şeffaf, narin ve tertemizdir. Ondan çıkan her hikmet, her hüküm temiz bir kaynaktan çıkan berrak su gibi akla ve hayata güç veren, esenlik veren yegane emirlerdir. Onları kabul etmeyenler ya da kabul edip de onlardan uzak duranlar, herhalde kirli kaynaklardan, nefsani arzulardan, küfri düşüncelerden ilhamını alarak hayatlarını sürdürmek istemektedir. Bir de kendi yaşayışlarını doğru kabul edip, Müslüman toplumunun genel ahlak yapısı karşısında bir tavır takınırlarsa, hastalıklarını başkalarına da meşruymuş gibi dayatmak ve daha da yaymak için söz söylerler ise; toplumun genel ahlak yapısını bozmaya yönelik davranmış olurlar. Toplumu hastalıklı düşünce ve davranışların balçığına saplamış olurlar.


Bazı önemli kurumlar livatayı meşru görüp, iyi bir iş olduğunu kabul ederse; tarihten önce ilk cahiliyetin en kirli ortamlarına girmiş ve başkalarını da bu ortama doğru çekmiş olurlar. Misal, Hz. Lut’un ( Hz. İbrahim ile aynı zamanda yaşadı) kavmi tertemiz hanımlarını bırakıp livataya düşkün oldular. “Lut ve yandaşları çok temiz olmayı isterler. karyemizden, yerleşimimizden çıkarın.” (Ahzab 82.) dediler. Hz. Lut ve onunla birlikte temizliği istemekle suçladıkları iman edenleri yerleşimlerinden çıkardılar. Sonunda büyük bir musibete, acı azaba düçar oldular. Bu önemli makamda bulunan topluluk; -insanları çağlar öncesinin en kötü işlerinden biri olup sonunda Allah’ın azabı olan- livata gibi çirkin bir ahlaka destek çıkarlar ise yazıklar olsun! Keşke bu söz o önemli makamdan çıkmasaydı!


İkincisi, İslam dininde zina haramdır ki Cenabı Allah (cc) buyurur; “Zinaya yaklaşmayın, o fahişedir.” (çok çirkin bir iştir). Yol itibarı ile de kabul edilemez bir çirkinliktir. Bir insan düşünün ki kendisine helal olan tarlasını bırakıp, kendisine ait olmayan bir tarlayı sürüyor ve ortaya çıkan tohumu ve ürünü de güya yaptığı işten utandığı için terk edip gidiyor, böyle bir rençberden daha kötüsü kim olabilir ki! Evet, zina insanlığı kirleten, aileleri dağıtan, kin ve nefret tozunu koparan şehvani ve hayvani bir istek ürünüdür. Bu da elbette ki insanlığa yakışmaz.


Üçüncüsü, tuvalete gittikten sonra organlarınızı tertemiz yıkayın. Ne zaman namaza kalkarsanız elinizi dirseklere kadar, yüzlerinizi ve ayaklarınızı yıkayın, dişlerinizi misvaklayın emirleri akla ve mantığa dayanan kutsi emirlerdir. Tersini düşünen dini icabtan, akli istekten ve vicdani gereklilikten uzaktır. Çünkü Müslümanlar, İspanya’ya girdikleri zaman bir kısım papazlar ağladılar ve şöyle dediler; “kırk elli yıldır biz bedenimizi yıkamadık (çünkü kirliliği ibadet ve mukaddes sayıyorlardı) bunlar ise günde beş sefer ayaklarını yıkıyorlar”. İşte, tuvalete gittikten sonra organları ve elleri tertemiz su ile yıkamamak, asıl bu çağlar öncesinin batıl ve kirli devrine dönüş demektir.


Dördüncüsü; livataya gitmeyin, zina etmeyin demek; herkes evini evladını, eşini tanımalıdır demektir. Hanımlara, zulüm değil bilakis zinet ve şereftir. Er de hanım da evlenmeyi ister, evine yuvasına bağlı kalır; nikah dışında herhangi bir yolda gidip ilişki kurmaz. Ne demektir? Esasen bu tertemiz aileyi oluşturan temeldir. Tertemiz ailelerden oluşturulmuş bir toplum da tertemiz kalır. Adam başkasıyla birlikte olur, hanımı başkasına giderse elbette ki yuva da dağılır, toplum da sarsılır.


Eğer, Ankara Barosu, Diyanet İşleri Başkanına ahlak ve temizliğe yönelik hutbesini kabul edip, kabul etmelerini de topluma duyursaydılar; herhalde şan ve şerefleri daha da yükselir, kahir ekseriyetin gönüllerinde saygı ve sevgileri daha ziyade yerleşirdi. Ne yazık ki, bazı insanlar gözlerini kapatarak, yolda yürür, çukura düşer, başlarını duvarlara çarparlar. Keşke, gözlerini kapatmasaydılar da görseydiler.


Evet! Saldırı yapacaksak da saldırımızın basireti olmalı. Livata ne onurdur ne de özgürlüktür; bilakis nefsi en aşırı arzuların kölesi haline getiren zavallı bir iştir. Bunu destekleyerek, sahip çıkarak kendimize de toplumumuza da maddeten ve manen zarar vermiş olacağız. Bu pir-i faninin tavsiyesi budur. Ahlakı düzeltin, bozmayın! Ortamı temiz tutun, kirletmeyin; insanlığa ve Müslümanlığa yakışır davranışlarda bulunun. Aksine gitmeyin! Tüm iyilikleri meydana getirmek, tüm kötülükleri de kovmak için birleşin. Adalet terazisini kurun. Dengesini sağlayın. Yoksa yere yakın olan, ağır kefedir. Atalar demişlerdir ki; “Zulüm ile abad olanın ahiri berbad olur.”


Ey kardeşler, ey vatandaşlar; huzur içinde sevgiye dayalı bir dünyada, hayat ve ahiretin mutluluk ve saadeti sizin olsun.