88
HÜSNÜ GEÇER
İmam-ı Azam (r.a.) buyurmuş: “Ergin ve akıllı hanım alış veriş gibi
diğer tasarruflarında serbest olduğu gibi evlenmesinde de serbesttir.” Yani
veliye müracaat etmeksizin, iznine başvurmaksızın, müstakil olarak ken-
disini everebilir. Cumhur cevaben demişler, nikâhta meydana gelen se-
vinç ve üzüntü geçkin olduğundan her iki tarafın ailelerini ve yakınlarını
kapsam içine alır. Öyle ise önemli olan nikâh, alış veriş gibi muamelelere
kıyaslanamaz. Çünkü orada fârık (ayırıcı) etken vardır.
Hülasa; evlilik yaşamdır, huzurdur, temizliktir, evlat edinmektir, ev-
ladı geleceğe hazırlamaktır, evladın geleceğini güven içine almaktır. Her
dikkate değer bir iştir. Temeli sağlam binanın sağlam olması inkâr edile-
mez. Temiz ve sağlam nikâha dayalı kurulan yuvanın istisnalar hariç,
kalıcı olması bir gerçektir, dikkat edilsin.
“
ﹶﻻﻭ ﻪﱠﻠﻟﺍ ﹺﻞﻴﹺﺒﺳ ﻲﻓ ﺍﻮﹸﻘﻔﻧﹶﺃﻭ
ﲔﹺﻨِﺴﺤﻤﹾﻟﺍ ﺐﺤﻳ ﻪﱠﻠﻟﺍ ﱠﻥﹺﺇ ﺍﻮﻨِﺴﺣﹶﺃﻭ ﺔﹶﻜﹸﻠﻬﺘﻟﺍ ﻰﹶﻟﹺﺇ ﻢﹸﻜﻳﺪﻳﹶﺄﹺﺑ ﺍﻮﹸﻘﹾﻠﺗ
Allah yolun-
da harcayınız, ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız, ihsan ve iyilik
yapınız, gerçekten Allah iyilik yapanları sever.”
40
Yani hayır ve hasenat yollarında imkânlarınızı harcayınız fakat har-
camalarda dikkatli olunuz, tüm malınızı verip kendinizi mağdur duruma
düşürmeyiniz. Çoluk çocuğunuzu aç ve sefil ederek tehlike girdabına
bırakmayınız. Çünkü başkalarının hakkından ziyade, aile yakın bireylerin
hakkı da insanın boynunda vardır. Bu bir mana...
Rivayet ediliyor, Muhacirlerden birisi düşman saflarına saldırdı.
Müslümanlar kendisini uyarmak için bağırarak şöyle dediler: “Eliyle ken-
disini tehlikeye attı.”
Hemen Ebu Eyyüb-i Ensari (r.a.) dediler: “Biz bu ayetin anlamını
daha iyi biliriz, ancak o hakkımızda inmiştir. Resulullah (s.a.v.)’a arka-
daşlık yaptık, ona yardım ettik, gidilmesi gereken yerlerde hazır bulunduk
ve onu ehlimize, evladımıza ve mallarımıza tercih ettik. Sonra İslam
yayıldı, Müslümanlar çoğaldı, savaş ağırlığını omuzlarımızdan indirdi,
biz ehlimizin, evladımızın ve mallarımızın içine dönerek düzelmelerine
çalıştık. İşte tehlike cihadı bırakıp ehil ve mal içinde kalarak uğraşı oldu-
ğu...”
40 Bakara, 195.