64
HÜSNÜ GEÇER
SİYERDEN BİR SAHİFE
Bedir savaşında feleğin dolabı, Müslümanların lehine ve müşriklerin
aleyhine dönünce tağutlar, ceberut taslayanlar, madde, sayı, silah ile alda-
nanlar öldürülünce ve sade dünyayı yurt edinenlerin debdebeli ordusu
birkaç dakikada bir avuç kum serpmekle, zayıf bir direnişle pis bir yenil-
giye uğrayınca sonucunu validemiz Aişe (r.a.), Enes (r.a.) şöyle anlatırlar:
“Peygamber (s.a.v.) emretti: Öldürülenleri kuyuya atın! Halef oğlu
Ümeyye dışında herkes kuyuya atıldı. Çünkü o zırhında öyle şişti ki, zırhı
doldurdu.
Onu alıp kuyuya götürmek istediler ama yapamadılar. Çünkü eti
dağılmaya, ayrılmaya yüz tuttu. Gövdesini yerinde bıraktılar. Üzerine taş,
toprak attılar, hatta ki gizlediler.
Öldürülenler kuyuya atılınca Peygamber (s.a.v.) başlarında durarak
şöyle dedi: Rabbim, bana vaat ettiğinin hakkaniyetini buldum.
Taptıklarınızın size vaat ettiklerinin gerçekliğini buldunuz mu?
Müslümanlar dediler: Ey Allah’ın elçisi! Ölülerin ruhsuz cesetlerine
mi konuşursun? Buyurdu: Söylediklerimi siz onlardan daha iyi işitmiyor-
sunuz, velâkin onlar cevap veremezler.”
Bazı rivayetlerde de Resul-i Ekrem (s.a.v.) kuyunun kenarında dura-
rak şöyle buyurdu: “Ey kuyu ehli! Peygamberinize ne kötü aşirettiniz, ne
çirkin işlem yaptınız. Beni yalanladınız, el âlem beni doğruladı. Beni
çıkardınız, onlar beni barındırdı. Bana savaştınız, onlar bana yardım etti.”
Sonra şöyle buyurdu: “Rabbinizin size vaat ettiğinin gerçekliğini bulabil-
diniz mi?”
Rabia oğlu Utbe, kuyuya atılmak için yerde sürülüp çekilince oğlu
olan Huzeyfe strese girerek yüzü bozuldu.
Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyurdu: “Huzeyfe! Herhalde baban için kal-
bine bir şey girmiş.”
“Hayır. Yemin ederim, babamda ve düşüp öldürülmesinde kuşkum
yoktu. Fakat babam görüş, usluluk ve şeref ehli idi. Umardım ki, Yüce