Page 63 - Vusta

Basic HTML Version

62
HÜSNÜ GEÇER
KABİR ZİYARETİ
Kabirlerin ziyareti, ölümü ziyadesiyle hatırlattığından ibret verendir,
hayatı kıymetlendirendir, ömrünü boşu boşuna geçirmemek için dersler
verendir. Nazik bedenin çürümesini, kurtlanmasını, düşünen beynin ak-
masını, kafatasının boşalmasını hâl dili ile bildiren bir iştir.
Kabir ziyareti, düşünceye sevk ettiğinden ve hayatın kıymetini bize
anlattığından dolayı aziz dinimizde sünnet kılınmıştır. Adaba uygun
kadınlar da kabirleri ziyaret edebilirler.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “Ben, sizi mezarların
ziyaretinden men etmiştim. Artık ziyaret ediniz.”
Cahiliye devrinde insanlar mezarlarını tapınak hâline getirmişlerdi.
Ziyaret ettikleri zaman ölülere taparlardı. Bu da aziz dinimizde olmamak-
la birlikte doğruyu düşünen mantığa da ters düşer.
İşte Fahr-ı Âlem (s.a.v.) bu âdeti ortadan kaldırmak için insanların
yönünü sadece Yüce Allah’ın ibadetine çevirmek için başlangıçta kabirle-
rin ziyaretini yasakladı.
Tevhit inancı, iman gerçeği ve İslam nuru Müslümanların kalplerinde
yerleşince ölülere tapma anlamı hafızalardan silindi. Dolayısıyla mezar-
ların ziyareti için emir verildi.
“Gerçekten Peygamber (s.a.v.) her yılbaşında Uhut’taki şehitlerin zi-
yaretine gelirdi ve derdi: Selam üzerlerinize olsun (Esselamu aleykum).
Zira sabrettiniz. Yurt olan cennetin ne güzel sonucu vardır.”
24
BİR HÜKÜM
Müslüman bir sadakayı verince, Kur’an’ın bir bölümünü okuyunca;
köprü, çeşme, cami, okul gibi bir müesseseyi yapınca, bir gayr-ı menkulü
vakfedince ve sair bir hayır, hasenat yapınca bütün mümin ve müminat da
niyetlenmelidir. O zaman yapanın sevabı azalmadan sevap onların ruh-
larına da kavuşur.
24 İbn-i Ebi Şeybe.