KÜLLİYAT-I VUSTA
39
Peygamber Efendimiz peygamberlerin sonu, varlıkların en üstünü,
âlemlerin rahmeti idi. İns ve cinlere peygamber olarak gönderilmiş idi.
Nuru her şeyden evvel yaratılmış idi. Âdem (a.s.)’den önce peygam-
ber idi. Zira buyurur: “Gerçekten ben peygamber idim. Âdem ise su ve
çamurunda idi.”
İşte bunlar fahr-ı âleme has bazı özelliklerdir. Hiçbir kıyası kabul et-
mezler. Uymak ancak bunların dışındadır.
DÜNYANIN İSTENMESİ,
DÜNYAYI SEVMEKTEN DOĞAR
Bazı insanlar ölümden ve ölümün sonrasından gelen âlemden tama-
men gafildirler. Yaşam sadece budur. Yaşıyoruz. Dünyamız durağımızdır,
deyip dururlar. Başka bir durak hiç de hatırlarına gelmiyor.
Bu hayata kelbî (köpeksi) hayat denilir. Çünkü bu düşünceyi taşıyan
kimse köpek gibi ânına bakar; sonrası aklına bile gelmez. Hazır lokmaya
göz diker. Evladın, avradın durumunu dert edinmez. Karnı nerede doyarsa
oraya hizmet eder. Orası vatanıdır. Günlük yiyeceğine bakmada, şehvetini
dindirmede, karnını doyurmada ve yaşamını sürdürmede helal-haram ku-
rallarını gözetmeden yaşamını sürdürür.
Ben yaşarsam başkaları neylerim? Ben doyarsam açların acımaları
neme lazım? Çöplükte karnım doyarsa yeter. Çemenzar bana ne? Kirli
olsalar bile eşik yastığımdır. Kapı önü yatağımdır. Doyuracak kadar yiye-
ceğim olursa devran benimdir. Zaman yârimdir. Dünya gülzarımdır. Fele-
ğin felaketleri, âlemin elemi ve insan sıkıntısı neyime lazım? Ancak hayat
budur. Yaşıyorum. Amaç budur. Ulaşmışım, deyip duruyor.
Çok süfli (alçak tıynetli) birisi olsa bile, karnını doyurursa kendisine
yeter. Güzel hava, temiz durak, üstün beraberlik ve insani kemal (olgun-
luk) aklından bile geçmez.
Hülasa; kelb özelliklerini taşıyanın gözü bugündedir, yarını
hatırından bile geçirmez. Düşüncesi sadece kendisidir. Başkalarını dü-
şünmek bir yana birisi kapısını çalarsa, yararına dokunursa bağırmaya
başlar, saldırıya geçer, ağzından çıkan sözlerle vicdanları zedeler. Tıpkı