KÜLLİYAT-I VUSTA
183
ŞEFAAT HAKKINDA
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla... Hamd âlemlerin Rabbi olan
Allah’a mahsustur. Salât ve selam Resullerin efendisi olan Peygamber
Efendimiz Hz. Muhammed’in ve tüm aile arkadaşlarının üzerine olsun.
Sonra doğru, yanlış bazı bağımsızlardan (sadece kendisini beğenen ve
dirayetine dayanarak konuşan kimselerden) İslam dininde şefaatin varlığı
hakkında, saldırılar ve şüpheyi koparan esintiler olagelmiştir.
Hakk’a yardım ahiret sevabını istemek ve gerçeği ortaya çıkarmak
için birkaç cümle yazdım. Hâdi Huda’dır.
Ey kıymetli! Bil ki, İslam’ın doğuşunda ve sahabenin asrında hiç
kimse şefaatin inkârına kail değildi. Aksine sahabe-i kiram uzun ve geniş
olarak şefaatle ilgili, hadisleri rivayet ederlerdi. Sonra İran’da itizal dü-
şüncesine uygun bir görüş, birçok kişiler tarafından –Allah affetsin Ze-
mahşeri başta gelenlerdendir– “Şefaat yoktur” diyerek ortaya çıktı.
Sanırlardı ki, şefaat kadere ters düşer. Bilmezlerdi veya bilmezlikten
gelirlerdi ki, kaderin hükmü dünyada da ahirette de geçerlidir. Şefaatle
affedilen yine kaderledir. Şefaatsiz affeden Yüce Allah, şefaatle haydi
haydi affedecektir.
Allah (c.c.) buyuruyor ki: “Ey nefislerine zarar savuranlar! Allah’ın
rahmetinden umutsuz olmayın. Gerçekten Allah bütün günahları örter.”
106
“Allah, kendisine ortak koşulmasını elbette bağışlamaz, bundan baş-
kasını dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse derin bir sapıklığa
sapmış olur.”
107
Mutezilenin delili şu ayet-i kerimedir: “Ey inananlar! Alışverişin,
dostluğun, şefaatin olmayacağı günün gelmesinden önce size verdiğimiz
rızıktan hayra sarf edin. İnkâr edenler ancak yazık edenlerdir.”
108
Müfessirler derler ki: “Bu ayet öncesinde olan ayetten ve fezlekesin-
den anlaşıldığı gibi kâfirler hakkındadır. Müminlerin şefaatlerine gölge
düşürmez.”
106 Zümer, 53.
107 Nisa, 116.
108 Bakara, 254.