KÜLLİYAT-I VUSTA
149
7. TEVEKKÜLÜ
Şeyh, her fazilette olduğu gibi, tevekkülde de Yüce Allah’a teslim
olmada da zirvedeydi. Çok korkunç hadiselerde daha ziyade gayret eder-
di. Çalışma azmi artardı. Kendisini güven içinde hissederdi.
İlmî, dinî, amelî irşadından ziyade malî irşadına, geniş günlerde
yaptığı irşattan ziyade, dar günlerin irşadına daha fazla önem vererek
alanını genişletirdi. Hatta en çetin durumlarda irşatla ilgili şevki daha üs-
tün seviyelere ulaşırdı.
1990 yılında Türkiye’ye geldi. İstanbul’da bir dervişin evinde misafir
oldu. Tövbe vermesi kendilerinden istendi. Hâlbuki devlet tarafından
sıkıca takip ediliyordu. Durumu bilen bir âlime danıştı. Hoca: “Kurban!
Adım adım gözetiliyoruz, içimizde tanımadığımız hayli insan mevcut.
Cami dolup taşıyor, cadde gece olduğu hâlde evden camiye kadar aynı
gündüz gibi ziyaretçi insanlarla kaynıyor. Durum bundan ibarettir. En iyi-
sini siz bilirsiniz” dedi.
Şeyh, biraz murakabeden sonra “
ﷲﺍ ﻰﻠﻋ ﺖﻠﻛﻮﺗ
Allah’ın kudretine da-
yandım, lütfuna sığındım, şanına teslim oldum” diyerek çok sıcak bir
sohbeti müteakip el uzatıp tövbe vermeye başladı.
Baas Partisi, Suriye’de hâkim olunca hükümetin vasıtasıyla, hasetçi-
lerin ispiyonculuğuyla Telmaruf’ta bulunan Şeyh ailesinin çok eski kom-
şuları bile kendilerine düşman kesildiler. Şeyh’e cephe aldılar. İkinci ola-
rak Hama hadisesine benzer bir olay meydana getirmek istediler.
Şeyh cemaatle namazdayken camiyi kurşun yağmuruna tuttular. Ce-
maate: “Evhama kapılmayın, yaygara çıkarmayın!” emrini vererek şöyle
dedi: “Düşman, silahıyla caminin etrafını sarmış, hiçbir tedbir almamış ve
habersiz olarak namaz kılan cemaati kurşunlamaktadır. Yüce Allah her
şeye kadirdir. Umulur ki hainler, kurdukları tuzağa kendileri düşerler, ça-
baları boşa gider. Onlar, yaptıklarından utanç duyacak ve pişman olacak-
lardır. Temkinli ve sabırlı olun.”
Şeyh’in binlerce mensubu olaydan haberdar olunca, gereken tedbirle
Telmaruf’a akın ettiler. “Artık bunların derdi çekilmez. Kurşun sıkanların
evlerini yakar ve onları da buradan göç ettiririz” dediler.