KÜLLİYAT-I VUSTA
127
larına gariban bir vaziyette kaldılar. Anladılar ki; İslami ilimler, bütün
ilimlerin en kıymetlileridir. Çünkü İslami ilimlerle imanın dürüstlüğü,
ahlakın üstünlüğü ve işin güzelliği meydana gelir. Bunlar da insanı Ce-
nab-ı Hakk’ın rızasına yükselten araçlardır.
Evet; Müslümanlar, din adamlarını sever, sayarlar. Çünkü ilmi
taşırlar, Peygamberlerin varisleridirler. Yüce Allah, onları övmüş ve be-
ğenmiştir. Mealen şöyle buyurmaktadır: “(İnsanları) Allah’a çağıran, iyi
ve faydalı iş yapan ve ‘Ben Müslümanlardanım’ diyen kimseden daha
güzel sözlü kim vardır?”
64
Âlim, ilmi kapsayıcı olduğundan büyük bir değere sahiptir. İlim ol-
mazsa normal bir insanın seviyesindedir. Tıpkı altın kesesi veya küpü gi-
bi... İçlerinden bulunan altın kendilerine değer kazandırmıştır. Esasen boş
küp, sadece normal bir toprak olduğu gibi, boş kese de değeri olmayan bir
çaputtan ibarettir.
Âlime düşen önemli vazifelerden birisi de; Yüce Allah’a şükretmek-
tir. Çünkü Yüce Allah, kendisine ilmi tahsil etmek için gayret ve yetenek-
leri bağışlamıştır. Neticede kendisini ilme hazine hâline getirmiştir.
Ayrıca âlimi insanlara rehber ve odak noktası konumuna yükseltmiştir.
Gerçekten nimetin değer ve büyüklüğüne göre şükretmek gereklidir.
Evet; bütün insanların dereceleri derekeleri, taşıdıkları özelliklere ve
niteliklere bağlıdır. Yoksa bütün insanların mayası, meni olduğundan se-
viyeleri birdir. Resulullah buyurur ki: “Bir kimseyi işi geri bırakırsa, ne-
sebi onu ileri götüremez.”
65
Peygamberler dışında insan hangi derecede olursa olsun, terbiyeye ve
irşada muhtaçtır. Çünkü insan ancak terbiye ve irşatla oluşur ve olgun-
laşır. Mesela; Celaleddin er-Rumi (k.s.), Ahmed es-Serhindi (k.s.), Mu-
hammed Bahauddin el-Buhari, Ebu Vefa el-Kürdi gibi zatlar, yeterli ter-
biyeden sonra Mevlana, İmam Rabbani, Şah-ı Nakşibend ve Tacü’l-
Evliya gibi lakaplara sahip oldular. Kendilerinden istifade ve istifaze et-
tikleri mürşitlerin irşadıyla derece buldular, beşeriyete meşale oldular ve
arkalarında güzel bir ad ve özel bir iz bıraktılar.
64 Fussilet, 33.
65 Erbain en-Nevevî, 36.