KÜLLİYAT-I VUSTA
117
Çünkü Büyük Şeyh’in yemek üzerinde gezdirilen mübarek elinden ne
bereket yemeğe sızmıştı, bilemedim. Eğer o bereket olmasaydı, o lezzeti
göremezdim. Yoksa çok etli yemekler yeriz. Ama o tadı, o güzelliği on-
larda göremiyoruz.
Şeyhin sadat-ı kiram ve evliya hakkında inancı çok kuvvetliydi. Di-
yorlardı ki: ‘Evliya, nüceba, nükeba, abdal, aktab olmayınca dünya harap
olur, hayat durur ve felaketler gelir. Çünkü insan ibadet için yaratılmıştır.
Fakat gerçek ibadeti yapanlar evliyalardır, diğerleri dünyada onların bere-
ketiyle yaşarlar.
Evet, altın korunurken kabı da korunur. Ürün için tarlaya da bakılır
ve balta için sapa da sahip çıkılır.
Hatta bütün yaptığı işleri, elde ettiği başarıları, irşat ve nasihat
alanında ileri gitmeyi de Yüce Allah’ın izniyle evliyanın bereketinden
bilirdi.
Diyorlardı ki: “Evliyaya yanaşın. Allah’ın lütfunu göreceksiniz. Eha-
diyyet güneşinden nur ışınlarını müşahede edeceksiniz. Yüce Allah mea-
len: ‘Şüphesiz Allah, iyilik yapanlarla ve muttaki olanlarla beraberdir.’
50
buyurmaktadır.”
Sohbeti çok severdi. Ve diyordu ki: “Sohbet muhabbeti kazandırır,
bilgiyi artırır ve rahmet kapılarını açar.”
Resulullah (s.a.v.): “Evliyalar anıldığında rahmet yağar” buyurmak-
tadır.
Şeyh (k.s.), diyordu ki: “Bir insan, bir velinin ziyaretini isterse, daha
veliye varmadan kendisini hazırlayacak, içini arındıracak, edebini koru-
yacak ve ziyaretini uygun bir hâlde yapacak ki; kerem kaynaklarından
damlalar, feyiz denizinden dalgalar ve sohbet bahçesinden nispet gülleri
kendisine nasip olsun.”
Abdurrahman Nurettin (Molla Cami), Hace (Ubeydullah-ı Ahrar)’yi
ziyaret eder. Hace-i Ahrar sorar: “Ya Cami! Memleketinizde ne var, ne
50 Nahl, 128.