Page 112 - Vusta

Basic HTML Version

KÜLLİYAT-I VUSTA
111
İşte ermişlerin büyüklerine karşı edep ve edaları böyle olmalıdır.
Şeyh (k.s.), Menacir Kasabası’na irşadi bir sefer yaptı. Kasabada ya-
şayanlar Müslüman ve gayr-i Müslimlerden meydana geliyordu. Açık ha-
vada, sıcak bir günde, çok engin ve etkin bir sohbetten sonra tövbe ver-
meye başladı. Her zaman olduğu gibi, kelebeklerin nura düşüşlerini
andıran bir coşku ile üzerlerine insanlar yığıldı.
İhtiyar ve hasta olmakla beraber, saatlerce diz üstünde kaldı. İnsan-
ların izdihamından dört yanını kalın bir toz tabakası sardı. Tahminen bine
yakın insan tövbe etti. Gönüllerine Allah ve İslam sevgisi girdi. Nice
gayr-i Müslimler de Müslüman olma şerefine nail oldular. Şeyh, bu yoru-
cu amele ve sıkıcı ortama rağmen, dinçlik ve kolaylıkla ayağa kalktı. Fa-
kat beraberlerindeki cemaat, hele talim veren âlimler kesimi yorgun, bez-
gin ve bitkin bir duruma düştüler.
Anlaşıldı ki, Şeyh’in sabrı ve sebatı rahmet hazinesinden bir lütf-i
İlahi ve inayet-i Rabbanidir. Yüce Allah mealen: “Allah’a yardım ederse-
niz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.”
48
buyurmaktadır.
1991 yılında Şeyh, İstanbul’a teşrif buyurdu. İnsanlar, feyzinden, il-
minden ve irşadından faydalandılar. Çok sayıda insan tövbe edip tarikat
ve muhabbet ehli oldular, zikir ve fikrin makamına kavuştular, günah
balçığından kurtulup temiz yaşamaya başladılar.
O esnada bir gece Bitlis’in Yako Köyü’nden Avcılar’da bulunan Hacı
Muhammed Bildik’in evinde misafir kaldı. Biz de, İstanbul’un Anadolu
yakasından iki otobüs ve birkaç taksi ile o gece Şeyh (k.s.)’i ziyaret etme-
yi kararlaştırarak yola çıktık. Taksiler, otobüslere kılavuzluk yapacak-
lardı. Trafik yoğunluğundan otobüsler taksileri kaybetti. Şoförlerin elinde
adres de yoktu. Şeyh Hazretleri’nin huzuruna geldiğimizde otobüsleri
kaybettiğimizi kendilerine bildirdik. Gülümsedi, fakat cevap vermedi. Bir
müddet sonra otobüstekiler de geldiler. Dedim: “Kurban! Bu, Şeyh’in
himmetindendir?” Dedi ki: “Hayır, bu ne himmetimledir, ne de senin reh-
berliğinledir. Ancak Büyük Şeyh (k.s.)’in (Şeyh Ahmed el-Haznevî’nin)
himmetiyle olmuştur.”
48 Muhammed, 7.