246
nedenle iblis cennetten kovuldu. Meleklerin içerisinden çıkarıldı. Lanete
uğradı. Ebedi mutsuzluğu hak etti. Âdem ve Havva ise,
ey Rabbimiz biz
kendimize zulmettik
demeleriyle kurtulmak için yalvarışta bulundular.
Başta Rablerinin lütfuna sığındılar, suçu kendilerinde buldular.
Eğer
bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz
demekle kurtuluşlarını Yüce Allah’ın lütfuna sığınmada buldular. Onun
için Yüce Allah kendilerine tövbeyi ilham etti. Tövbe ettiler ve bir daha
cennete girmeyi hak ettiler; yani, dünyanın fani hayatından sonra. Hatta
Âdem (a.s.) doğru dost anlamına gelen (Safiyy) lakabıyla lakaplandırıldı.
İşte benlik ve kibirliliğin acı sonucu, alçak gönüllülük ve yalvarışın tatlı
meyvesi böylelikle ayetlerden müşahede edilmektedir.
Şeyh (k.s.), Yüce Allah’ın emrine imtisal ederek namazı zamanında eda
ederdi. Ve hiç kimseden çekinmeden İslam dininin gereğini, apaşikar yeri-
ne getirirdi. 1990’da Dusseldarf Havaalanına irşad cemaatiyle birlikte gel-
diler, ikindi namazı olmuştu. Uçağın kalkışına yarım saat kalmıştı. Namaz
kılmadan uçağa binilseydi namazları kazaya kalacaktı. Müftü Ahmet Hoca
efendiye;
“ezan oku”
dedi. Müftü Efendi davudi sesiyle havaalanında çe-
şitli ırklara ve dinlere mensup insanlar arasında ezan okudu. Battaniyeleri
ve seccadeleri serdiler. Kırk elli kişiden ibaret cemaate namaz kıldırdı.
Havaalanındaki görevliler ve yolcular hayretler içinde kaldılar. Hayran-
lıkla durumu seyrettiler. Hayretlerinin nedeni sorulduğunda;
bu havaala-
nı yapıldığı tarihten bu yana ilk olarak bu durumu görmektedir,
dediler.
Şeyh (k.s.) imkân dâhilinde ve her yerde herkese Allah’ın emrini kaliyle
veyahut haliyle açıkça bildirirdi. Rağbet görürdü. Çağrısında hiç kimseden
engel görmedi. Çünkü ihlâsı tamdı, niyeti temizdi. Yüce Allah’a inanarak
kudretine bütünüyle dayanırdı.
Şeyh (k.s.) 1990’da Avrupa seferinden dönünce İstanbul’un İmam-ı
Azam camiinde kalabalık halka şöyle dediler:
“Ben Avrupa’ya gitmeden
önce Avrupalıların, insan haklarının üstünlüğünden, özgürlüklerinden,
doğruluklarından çok bahsediliyordu. Avrupa’yı ve Avrupalıların mua-
melelerini görünce, davranış ve durumlarına şahit olunca, daha önce
onlar hakkında bahsedilen iyi hallerinin ve duyduklarımızın tersini mü-
şahede ettim”.
KÜLLİYAT-I SUĞRA