18
Yaratan, her şeyi düzene koymuştur. Düzen ise düzenleyeni gösterir.
Zira eser müessire delalet eder.
Ufak ufak, ince ince ve derin derin kendinizi, daha sonra yüksek âlemi;
güneşiyle, ayıyla, yıldızlarıyla, bulutlarıyla daha sonra içinde yaşadığımız
yer küreyi; dağlarıyla, bağlarıyla, bostanlarıyla, bitki ve hayvanlarıyla iyi-
ce düşünün. Onlarda acayip bir ustalığı, nazik bir yapılışı, kuvvetli bir tutu-
nuşu, kanuni bir seyri, düzenli bir hareketi göreceksiniz. Bunların her birisi
hal diliyle, delalet ederek, çağırarak -
Allah birdir, bilgi sahibidir, kudret
sahibidir ve her şeye kadirdir
- derler. Saydığımız varlıkların tümü bozu-
lup yok olmaya mahkûmdur. Bozulmaya mahkûm olan şey daha sonra
meydana gelmiş demektir. Daha sonra düzenli bir şekilde meydana gelen,
bir düzenleyiciye delalet etmez mi? Nakış nakkaşa, dolap dülgere, kitap
yazara, duvar ustaya delalet etmiyor mu? Dolayısıyla kâinat, Yaratan’a de-
lalet eder.
Vacib:
Varlığı, akıl katında lazım olan şeydir. Yüce Allah’ın varlığı
gibi.
Mümteni:
Akıl katında olmaması lazım olan şeydir. Yüce Allah’a ortak
var olması gibi.
Caiz:
Var olması veya var olmaması aklın yanında eşit olan şeydir. İns
ve cinlerin yaratılması gibi.
Her mükellef, Yüce Allah’a ait 40 özelliği (ilâhiyat), peygamberlere
dair 10 özelliği (nebeviyat), ölümden sonra bize bildirilen sem‘iyatı bil-
melidir.Sem‘iyat; işitme yoluyla bize gelmiş, aklın idrakinden uzak dinde
bilinmesi gereken şeylerdir. (Ahiret alemi gibi.)
Daha sonra mükellef kalbin hastalıklarını ve ilaçlarını bilmelidir. Al-
lah’ın inayetiyle bu kitabımızı, buna göre tertipleriz. Başarı ve yardım
Allah’tandır.
1. BÖLÜM (İLAHİYAT)
Vücud (Varlık);
Yüce Allah’a vacibtir. Çünkü yıldızlarla süslenmiş
gökyüzü, emenlerle (ağaç, bitki gibi ki topraktan emerek yaşamlarını sür-
dürürler) süslenmiş yeryüzü, kâinatın içerisinde bulunan nazik kanun, aklı
şaşırtan ve hayrete götüren, kâinâtın parçaları arasında mevcut olan daya-
nışma ve kucaklaşma bir rastlantı değildir. Kör tabiattan meydana gelmiş
KÜLLİYAT-I SUĞRA